Üçümcü Göz - Zihin Çakrası
Kutsal Gerçek: Yalnızca Gerçeği Ara
Altıncı çakra, zihinsel yeteneğimiz ile mantık yürütme becerimizi ve inançlarımızla tutumlarımızı evrimleştirme konusundaki ruhsal yetimizi içermektedir. Zihin çakrası ruhumuzun, bilinçli ve bilnçdışı psikolojik güçlerimizin enerjisiyle titreşir. Doğu’ya dair spiritüel literatürde altıncı çakra, ruhun ve zihnin etkileşiminin sağlandığı yer olan ve sezgisel yetenek ve bilgeliğe yol açabilen spiritüel merkez anlamına gelen “üçüncü gözdür”, burası bilgelik çakrasıdır.
Altıncı çakranın sınavları, zihni açmak, kişiselliğin ötesinde bir zihin yapısı geliştirmek, kişinin gücünü yapay ya da “çakma gerçekliklerden” geri çekmek, içsel yönlendirmelere göre hareket etmeyi öğrenmek ve korku ve yanılsamayla motive edilen düşüncelerle güçle motive edilen düşünceleri birbirinden ayırt edebilmektir.
Konumu: Alnın ortası.
Fiziksel bedenle enerji bağlantısı: Beyin ve sinir sistemi, hipofiz bezi ve epifiz, gözler, kulaklar ve burun.
Duygusal/Zihinsel bedenle enerji bağlantısı: Altıncı çakra, zihinsel bedenimizle, zekamızla ve psikolojik özelliklerimiz ile bağlantımızı sağlar. Psikolojik özelliklerimiz bildiklerimizle inandıklarımızın bir araya gelişinden oluşur. Bu kombinasyon, zihinsel enerji bedenimizde sürekli aktif durumda olan olaylar, korkularımız, kişisel deneyimlerimiz ve hatıralarımızın bize özel bir kombinasyonudur.
Korkular: İçe bakma ve korkuları deşme konusunda gönülsüzlük: akıl yürütme yeteneği bulanıklaştığında gerçeklerden korkma; sağlam gerçekçi yargılamadan korkma; dışarıdan gelen tavsiyelere bağlı kalmaktan, disiplinli olmaktan korkma; kişinin kendi gölge yanlarından ve buna bağlı özelliklerinden korkması.
Başlıca güç kaynakları; Entellektüel yetenekler ve beceriler; bilinçli ve bilinçdışı anlayışlar geliştirmek; esin almak; yaratıcılık ve sezgisel mantık yürütmekte başarılı eylemler ortaya koymak ve yüksek duygusal zeka.
Kutsal gerçek; “Yalnızca Gerçeği Ara” cümlesiyle ifade edilmektedir.Bu çakra bizi, varlığını her an sürdürmekte olan iki güç arasındaki farkı, gerçekle yanılsama arasındaki ayrımı aramaya ikna eder. Gerçeği yanılsamadan ayırmak beyinden çok zihnin işidir. Beyin fiziksel bedenin davranışlarını yönetirken zihin, enerji bedenin davranışlarını yönetir. Enerji bedenimizin davranışları düşünce ve algıyla ilişkimiz anlamına gelmektir. Beyin düşüncenin davranışa dönüştürülmesini sağlayan fiziksel araçtır.Algı (ve algıyla bağlantılı her şey;örneğin bilinçlenme) ise zihnin bir özelliğidir. Bilinçli olduğunda kişi subjektif algılarından “ayrışabilir” ve bir duruma dair gerçeği ve simgisel anlamları görebilir. Ayrışma, ilgilenmeyi bırakmak anlamına gelmez. Kişinin korkudan kaynaklanan sesleri yatıştırması anlamına gelir. İçsel bir ayrışma duruşuna erişen bir kişinin bilinci dış faktörlerden etkilenmez ve dolayısıyla eksiksiz bir benlik algısı vardır. Böyle bir zihin ve benlik berraklığı, altıncı çakranın ilahi güçlerinden biri olan bilgeliğin özüdür.
Bilinçlilik, eskiyi serbest bırakabilme ve her şeyin en uygun zamanda sonlanıp en uygun zamanda başlamakta olduğunu bilerek yeniye kucak açabilme yeteneğidir. Bu hakikatle birlikte yaşamayı öğrenmek zordur çünkü insanoğlu (değişimin olmamasını) değişmezlik ister. Dolayısıyla bilinçli olmak, hiçbir durumun ya da kişinin yarın bugünküyle tıpatıp aynı olmayacağını bilerek tümüyle şimdiki anda yaşamak demektir. Anda yaşamak ve yaşanmakta olan her günün kıymetini bilmek bilinçlenmenin bir özelliğidir.
Değişim meydana gelmekte olduğuna göre, onu hayatımızın doğal bir parçası olarak yorumlamaya ve ona karşı değil “onunla birlikte” akmaya gayret etmeye çalışırız. Bir şeylerin aynı kalması için uğraşmak faydasız olduğu gibi mümkün de değildir. Bizim görevimiz enerjimizi etkimiz altında olan her duruma en iyi şekilde katmak ancak bunu yaparken yarın ne yaşayacağımız üzerinde kontrol kurmaya çalışmamaktır.
Hayata dair gerçek huzura ulaşmamız yalnızca olmakta olanlara, insan mantığına uygun bir cevap bulmaya çalışmaktan vazgeçip İlahi mantığı kucaklayarak ulaşılabilir. Bunun için; “Bilebileceğimi bilmemi ve ne kadar acı verirse versin her olayın ardında iyiliğin ortaya çıkabilmesini sağlayacak bir neden olduğuna güvenmemi sağla” demektir.
İçgörü Geliştirme Soruları:
- Başkalarıyla ilişkilerinizde hangi olumsuz davranış kalıplarımız sürekli olarak yüzeye çıkıyor?
- Sizi güçsüzleştiren tutumlarınız hangileri?
- Yargılayıcı mısınız? Eğer öyleyseniz, sizdeki bu eğilimi ortaya çıkaran durumlar ya da ilişkiler hangileri?
- Olumsuz davranışlarınız için bahaneler bulur musunuz?
- Hangi inanç ve tutumlarınızı değiştirmek isterdiniz? Bu değişiklikleri yapmak için söz vermek ister misiniz?
- Bilinçli bir yaşam tarzına kucak açmanız halinde hayatınızda meydana gelebilecek değişikliklerden korkuyor musunuz?
Kaynak: Carolime Myss, Ruhun Anatomisi